11 Şubat 2016

16. Spotlight


Spotlight 2001 yılında yaşanmış gerçek bir gazetecilik olayını anlatıyor. Boston Globe gazetesinin çatısı altında çalışan Spotlight adlı özel bir "araştırmacı gazetecilik" ekibi, Katolik kilisesinde yaşanan bir skandalı ortaya çıkarıyorlar. Filmde özellikle dikkatimi çeken, ekibi oluşturan Michael Keaton'dan Mark Ruffalo'ya, Liev Schreiber'dan Rachel McAdams'a birbirinden yetenekli ve yüksek profilli oyuncuların sade ve alçak perdeden oyunları oldu. Filmin hiçbir bölümünde, herhangi bir oyuncunun "şöyle kameraya döneyim de, Oscar'lık bir tirad patlatayım" tarzında çekilmiş bir sahnesi yok. Sanki bir drama değil de, Boston Globe gazetesinin içinde çekilmiş bir belgesel izliyoruz. Sanki Mark Ruffalo daha geçen sene Hulk'ı canlandırmış bir aktör değil de, gerçekten o gazetenin bir çalışanı. Bu seneki Screen Actors Guild (Oyuncular Birliği) ödüllerinde en önemli kategori olan en iyi kast ödülünü sahneye çıkıp hep birlikte alan ekipteki oyuncuların her biri rollerinin içinde kaybolmuşlar. Spotlight'taki bu belgesel kıvamı, filmi izlerken merakımızı arttıran bir faktör, orası tamam. Ama bu düz anlatım tarzının şöyle bir handikapı da var: sonrasında filmin beynimizdeki kalıcılığı çok uzun olmuyor. Örneğin The Revenant, Carol gibi filmler görüntüleriyle, müzikleriyle daha çok beynimizin sağ yarısına hitap ettikleri için, ruhumuzdaki imgeleri bir süre daha bizimle yaşamaya devam ediyor. Spotlight'ta ise "vay be, adamlar çok iyi iş çıkarmış" diyoruz, filmden sonra o gazeteciler şimdi ne yapıyor acaba diye Google'dan filan araştırıyoruz, ama bir hafta sonrasında içimizde pek bir iz kalmıyor, bir hafta oldu da ordan biliyorum.. 

Spotlight gazeteyi ve gazeteciliği yücelten bir film. Dolayısı ile en başta bütün gazeteciler ve gazeteci adayları mutlaka izlemeli. Henüz ne okuyacağına karar vermemiş liseli bir çocuğunuz varsa, bu filmi gördükten sonra kesin Basın-Yayın yazar, öyle söyleyeyim.     


Spotlight (2015) on IMDb


Benim Notum: 8 / 10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder